Bizler burada olmasaydık, yerimizi kimler alırdı? Tahminlerin yer aldığı bu yazıda uzmanlar görüşlerini sunuyor.
Sarah Wells
Ahtapotlar, yalnızca zekâları ve çeviklikleriyle değil, aynı zamanda evrimsel başarılarıyla da dikkat çeker. Bu büyüleyici canlılar, dünya okyanuslarında yaklaşık 300 milyon yıldır varlıklarını sürdürmektedir. Kamuflaj yetenekleri sayesinde düşmanlarından saklanabilir, toksin salgılayarak kendilerini koruyabilirler. Ayrıca, bir uzuvlarını kaybettiklerinde yenileyebilmeleri, onları doğanın en dayanıklı türlerinden biri yapar. Ahtapotların bu adaptasyon yetenekleri, insanlık sonrası dünyada hayatta kalma ve başarılı olma şanslarını artıran unsurlardan biridir. (ç.n)
Bilgiyi neredeyse bir bilgisayar gibi işleyen beyinlere sahip olan bu deniz canlıları, zaten alet kullanabiliyor ve sosyalleşme belirtisi gösterebiliyorlar. Ancak dünyayı ele geçirebilmeleri için şuanki halleri yeterli değildir.
Bu yazıda, insanlığın olası bir yok oluş senaryosunda gezegenin yeni liderlerinin kim olabileceği sorusuna bilim insanlarının görüşleri ışığında odaklanıyoruz. Ahtapotların zekâları, adaptasyon yetenekleri ve evrimsel başarıları, onları bu yarışın güçlü adayları arasında gösteriyor. Ancak bu ihtimalin ne kadar gerçekçi olduğunu anlamak için uzmanların sunduğu perspektifleri ve bu türün karşılaşabileceği zorlukları inceliyoruz. (ç.n)
Altıncı Kitlesel Yok Oluş: İnsanlığın Sonuna Doğru
Dünya, yok oluşlara yabancı değil. Fosil kayıtlarından elde edilen bilgilere göre bilim insanları, Dünya’daki türlerin gezegenin yaşam döngüsü boyunca beş büyük kitlesel yok oluş yaşadığını söylüyor. Bunların en sonuncusu, yaklaşık 65 milyon yıl önce dinozorları yok eden son kitlesel yok oluştur. Günümüzde bilim insanları, yeni bir kitlesel yok oluşun içinde olabileceğimizi düşünüyor. 2023 yılında PNAS (Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America) dergisinde yayımlanan bir makale[1], insanların biyoçeşitlilik üzerindeki etkisinin—hem yaşam alanı kaybı hem de insan kaynaklı iklim değişikliğinin etkileriyle—vahşi yaşam üzerinde geri döndürülemez zararlar yarattığını savunuyor. Nature dergisinde 2022 yılında yayımlanan bir makale ise[2], sera gazı emisyonları ve ormansızlaşmanın devam ettiği senaryoda 2080 yılına kadar türlerin %50’sinin yok olabileceğini öne sürüyor. [Bu konudaki ciddiyeti daha iyi anlamlandırmak açısından Prof. Dr. Ali Demirsoy’un 2035 Sonun Başlangıcı kitabını tavsiye ederim.] (e.n)
Görsel : Kitlesel Yok Oluşların Temsili
(Görsel orijinal yazıda bulunmamaktadır, tarafımızca eklenmiştir.)
Ayrıca, nükleer savaş ya da devasa bir asteroid çarpması gibi ani yok oluş senaryolarının, insanları ve insansı maymunları da içeren türleri çok daha erken ortadan kaldırması mümkün. Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Günlerimiz sayılıysa, hangi türler küllerimizden doğup yerimizi alabilir?
Geleceğin Beklenmedik Adayı
Oxford Üniversitesi’nde ekoloji ve evrim üzerine araştırmalar yapan biyolog Dr. Tim Coulson’a göre, geleceğin beklenmedik adayları günümüzün suşi menülerinde bulunuyor olabilir.
Coulson’ın görüşüne göre, ahtapotlar insanlar gibi tek bir türden oluşmaz; aksine, birçok farklı türe sahiptir ve bu türler derin okyanus bölgelerinden kıyı habitatlarına kadar geniş bir yaşam alanında varlıklarını sürdürür. Coulson, bazı popülasyonların ve türlerin zor durumda kalma ihtimalinin bulunduğunu, ancak diğerleri için bunun hayatta kalma, çeşitlenme ve evrimsel süreçte farklılaşma fırsatı sunduğunu ifade ediyor.
Özellikle kıyı habitatlarının kolonileştirilmesinin, bu türlerin adaptasyon yeteneklerini geliştirebileceği bir alan olarak öne çıktığını belirtiyor. İnsanların ahtapotları avlamayı ve tüketmeyi bırakmasının, Coulson’a göre, bu canlıların gelecekteki sürdürülebilirliği için önemli bir adım olacağı vurgulanıyor.
Bu fikir ilk bakışta olasılık dışı gibi görünse de (ve Coulson, ahtapotların güç kazanamadığı birçok senaryonun olabileceğini de kabul ediyor), deniz canlılarının karasal bir türün yok oluşundan faydalanarak uyum sağladığı ve evrimleştiği ilk örnek olmayabilir. Hatta, bu durum St. Andrews Üniversitesi’nden zooloji ve psikoloji profesörü Dr. Andrew Whiten’a göre tam da insanların memeli atalarının öne çıkmasına yol açan süreçle benzerlik taşıyor.
Whiten’a göre, dinozorların yok olmasından sonra küçük memeli atalarımızın bize yol açtığı gibi, insanlık sonrası bir dünyada şu an sessizce varlıklarını sürdüren başka türlerin gezegenin baskın türleri haline geldiği sayısız senaryo hayal etmek mümkündür.
Dr. Coulson, ahtapotların daha gelişmiş bir zekâya ulaşmak için hâlihazırda bir dizi avantaja sahip olduğunu belirtiyor. Örneğin, bazı ahtapot türlerinin vahşi doğada alet kullandığı gözlemlenmiştir. Hindistan cevizi kabuklarını zırh veya barınak olarak taşıdıkları ve laboratuvar ortamında labirentleri çözmek için aletler kullandıkları bilinmektedir.[3]
Coulson ayrıca, esaret altındaki ahtapotların akvaryumlarından kaçıp yan tanklardaki diğer ahtapotları “ziyaret” ettiklerinin de gözlemlendiğini ekliyor.
BBC’de yayımlanan videoda Profesör David Scheel’in evinde adını Heidi koyduğu ahtapotuyla yaptığı deneyler de bunun kanıtı niteliğindedir.
Ahtapotların Zekâsı
Princeton Üniversitesi’nde ekoloji ve evrimsel biyoloji profesörü Dr. Andy Dobson’a göre, ahtapotların bu tür davranışları sergilemesini mümkün kılan zekâ, insan zekâsından biraz farklıdır. Dobson, ahtapot zekâsının neredeyse bir bilgisayar gibi çalıştığını öne sürüyor.
Dobson, ahtapotların son derece gelişmiş sinir sistemlerine sahip olduğunu belirtirken, sekiz uzuvlarını ve büyük gözlerini birbirine bağlayan yoğun nöron konsantrasyonuna tam anlamıyla “beyin” demenin doğru olup olmadığından emin olmadığını ifade ediyor. Ona göre bu yapı, devasa bir veri işleme merkezi gibi çalışıyor. Ahtapotların zekâlarının, çoklu uzuvlara ve çevrelerini algılamak için iki büyük göze sahip olmalarından kaynaklandığı düşünülüyor.
Dr. Coulson ise, ahtapotların yüksek düzeyde zekâ gösteren tek tür olmadığını, ancak onların çevikliklerinin diğerlerinden ayrılmalarını sağlayan önemli bir özellik olduğunu vurguluyor. Sekiz uzuvlarını çeşitli nesneleri manipüle etmek için kullanabilmeleri, onları eşsiz kılıyor. Kargalar gibi bazı kuşların telleri bükmek ya da su seviyesini yükseltmek için taş kullanmak gibi davranışlar sergileyebildiğini, ancak ahtapotların sahip olduğu çevikliğe ulaşamadıklarını belirtiyor.
Ahtapotların Evrimsel Geleceği: Zorluklar ve Olasılıklar
İnsanların aksine, ahtapotların omurgası yoktur ve büyük olasılıkla karada değil okyanusta medeniyetler geliştirirlerdi. Ancak bir ahtapotun metropol inşa etmesi için Coulson, onların öncelikle ucuz bir enerji kaynağı kullanmayı öğrenmeleri gerektiğini söylüyor. Kıyı bölgelerinde yaşayan ahtapotlar için gelgit enerjisinden yararlanmanın mümkün olabileceğini öne sürüyor. Derin deniz ahtapotları, hidrotermal bacalardan enerji elde edebilir, ancak bunun daha büyük bir zorluk teşkil edeceğini belirtiyor.
Artan zekâ ve enerji kaynağına erişim sağlandıktan sonra, ahtapotlar evrimsel başarıya ulaşmak için en büyük engelleriyle yüzleşmek zorunda kalacaklar; sosyallik. Ahtapotlar, yalnız yaşamaya eğilimli olmaları ve hatta bazen yamyamlık yapmalarıyla tanınırlar.[4] Bu davranışların, herhangi bir tür ahtapot toplumu kurmaları için büyük ölçüde değişmesi gerekeceğini söylüyor Sidney Üniversitesi’nde bilim tarihi ve felsefesi profesörü Dr. Peter Godfrey-Smith.
Godfrey-Smith, ahtapotların sosyal alışkanlıklarının, insanlar gibi bir toplum kurmaya uygun olmadığını ve bunun kültür geliştirme olasılıklarını zayıflattığını ifade ediyor. Kültürden kastının, bir toplumdaki diğer bireylerden öğrenme yeteneği olduğunu belirtiyor. Ahtapotların bu yönde bir gelişim gösterebilmeleri için daha sosyal hale gelmeleri ve aynı zamanda yavrularını yetiştirme biçimlerini değiştirmeleri gerektiğini vurguluyor.
Ayrıca ahtapotların doğumda ebeveynlerinden neredeyse hiç kültür mirası almadığını, bunun temel nedeninin ebeveynlerin yavrularını yetiştirme sürecine hemen hemen hiç katılmaması olduğunu açıklıyor. Ahtapotların daha sıkı bir toplum geliştirebilmeleri için nesiller arasında daha güçlü bağlar oluşturmaları gerektiğini vurguluyor.
Dr. Dobson ise, bu tür sosyal değişimlerin ahtapotların son 50 ila 100 milyon yıllık evrim sürecinde gelişmediğini ve yakın zamanda değişmesinin olası olmadığını söylüyor. Ancak onların savunmasında, bilim insanları son on yılda bazı ahtapot türlerinin diğerlerine göre daha sosyal olabileceğini gözlemlemiştir.[5] Bazı ahtapotların, on veya daha fazla bireyden oluşan gruplar halinde yaşadığına dair bulgular bulunuyor.
Ne yazık ki, insan etkisinin ahtapotların evrimsel şanslarını baştan sınırlama olasılığı oldukça yüksek, diyor Dobson. Kirlilik, okyanusların ısınması, aşırı avlanma ve mikroplastikler, ahtapotlara henüz tam olarak anlayamadığımız zararlar vermiş olabilir, diye ekliyor.
Eğer ahtapotlar başarılı olamazsa, Dobson, Dünya’nın altıncı kitlesel yok oluşundan beklenmedik bir galip olarak nematodların öne çıkabileceğini söylüyor. Godfrey-Smith ise tercihini kakadu[1] kuşlarından yana yapıyor.
Dipnot
[1] Kakadu, Cacatuoidea üst familyasındaki tek familya olan Cacatuidae familyasına ait 21 papağan türünden herhangi biridir. (Wikipedia)
Kaynaklar
Görsel Kaynak : Tennessee Aquarium
[1]: Ceballos, G., & Ehrlich, P. R. (2023). Mutilation of the tree of life via mass extinction of animal genera. In Proceedings of the National Academy of Sciences (Vol. 120, Issue 39). Proceedings of the National Academy of Sciences. https://doi.org/10.1073/pnas.2306987120
[2]:Kaiho, K. (2022). Extinction magnitude of animals in the near future. In Scientific Reports (Vol. 12, Issue 1). Springer Science and Business Media LLC. https://doi.org/10.1038/s41598-022-23369-5
[3]: Finn, J. K., Tregenza, T., & Norman, M. D. (2009). Defensive tool use in a coconut-carrying octopus. In Current Biology (Vol. 19, Issue 23, pp. R1069–R1070). Elsevier BV. https://doi.org/10.1016/j.cub.2009.10.052
[4]: Live Science, Octopus Cannibalism Caught on Video for 1st Time, By Agata Blaszczak-Boxe published September 24, 2014
[5]: Scheel, D., Chancellor, S., Hing, M., Lawrence, M., Linquist, S., & Godfrey-Smith, P. (2017). A second site occupied by Octopus tetricus at high densities, with notes on their ecology and behavior. In Marine and Freshwater Behaviour and Physiology (Vol. 50, Issue 4, pp. 285–291). Informa UK Limited. https://doi.org/10.1080/10236244.2017.1369851