Genetik mühendisliğinin sessiz adımlarını artık daha net halde duyar hale geldik, peki birden bire bu kadar popülerite kazanan bu haber neden insanlara şaşırtıcı geliyor, olayın derininde yatan asıl gerçek ne?
Yaklaşık 10.000 yıl önce, Kuzey ve Güney Amerika kıtalarının ormanlarında yankılanan bir uluma, bugün modern bilimin sınırlarını zorlayan bir projeyle yeniden duyulmaya başlandı. Bu ses, sıradan bir kurt uluması değildi; daha derin, daha tok ve neredeyse iliklere işleyen bir çağrının yankısıydı. Bu çağrının sahibi, tarihin en büyük canid türlerinden biri: Canis dirus, yani Ulukurt.
Kaynak: Prehistoric Wildlife
Ulukurtlar, Pleistosen dönemi boyunca Amerika’nın en güçlü yırtıcılarından biriydi. Bugünkü gri kurtlardan belirgin şekilde daha büyük olan bu tür, 1.8 metreyi bulan vücut uzunluğu ve 80 kilograma varan ağırlığıyla dikkat çekiyordu. Çene yapısı ise tam anlamıyla bir kemik kırıcıydı; büyük avlarını yere sermekle kalmaz, ekosistemde denge sağlayan bir rol de üstlenirdi. Ancak bu dev avcı, son buzul çağının bitiminde iklim değişiklikleri ve av kaynaklarının azalmasıyla birlikte tarih sahnesinden silindi.
Bugün, bu türün adı yeniden gündemde. Ancak fosil müzelerinde ya da tarih kitaplarında değil; genetik mühendisliğinin imkanları ile yeniden tasarlanmış bir formda. Dallas merkezli biyoteknoloji firması Colossal Biosciences, uzun yıllardır yürüttüğü antik DNA araştırmalarının ardından Ulukurt’a oldukça benzeyen genetik olarak düzenlenmiş yeni bir canlı tanıttı.
Kaynak: Florida Musseum
Peki bu hayvanlar gerçekten Ulukurt mu?
Bilimsel gerçekliğe sadık kalmak gerekirse: Hayır. Bunlar, Canis dirus’un birebir genetik kopyaları değil. Çünkü yapılan araştırmalar gösteriyor ki Ulukurt, modern gri kurtlarla yaklaşık 5.7 milyon yıl önce evrimsel yollarını ayırmış. Bu, insan ile şempanze arasındaki farktan daha uzun bir ayrım süreci demek. Dolayısıyla, sadece birkaç genin değiştirilmesiyle birebir bir türü “diriltmek” şimdilik mümkün değil. Ancak elde edilen sonuç, Ulukurt’un dış görünüşünü ve bazı davranışsal özelliklerini taşıyan etkileyici bir biyoteknolojik ürün.
Projenin temelinde yatan süreç ise oldukça etkileyici: Fosil örneklerinden elde edilen antik DNA parçaları, modern gri kurt DNA’sı ile karşılaştırılarak 14 farklı gen bölgesinde toplam 20 kritik değişiklik yapıldı. Bu genetik mühendislik sayesinde, yeni doğan bireylerde daha açık renkli tüyler, daha iri vücut yapısı, güçlü çene morfolojisi ve dikkat çeken bir uluma karakteristiği ortaya çıkarıldı.
Klonlama teknikleri kullanılarak bu genetik materyal, taşıyıcı annelerin rahmine aktarıldı ve doğan ilk bireyler, eski efsanelere ithafen “Romulus” ve “Remus” olarak adlandırıldı. Bu yavrular bugün özel bir koruma alanında, doğaya salınmadan ama doğaya benzeyen bir çevrede izleniyor.
Bilimsel olarak bakıldığında bu deneyim, geçmişi birebir canlandırma çabası değil; daha çok biyoteknolojinin doğa korumaya nasıl entegre edilebileceğinin bir gösterimi. Genetik çeşitliliği tehlikeye girmiş günümüz türlerinin gen havuzunu zenginleştirmek, soyları tükenmeden önce onlara yeni şanslar tanımak mümkün olabilir. Ulukurt projesi bu açıdan, geçmişin hayaletlerini değil, geleceğin çözümlerini işaret ediyor.
Ama burada durmak gerek. Çünkü doğayla oynamak, yalnızca teknik başarılarla değil; etik, ekolojik ve evrimsel sorumluluklarla birlikte yürümek zorunda. Bilim yalnızca “yapabiliriz mi?” sorusunu değil, “yapmalı mıyız?” sorusunu da sormalı.
Game of Thrones dizisi, Snow karakteri (solda) ve onun sadık ulu kurdu Ghost (sağda).
Bilimle kalın!
Kaynak
1. (2023). Dire wolf (Canis dirus) from the late Pleistocene of southern Canada (Medicine Hat, Alberta). Semanticscholar.org. Erişim: 1 Nisan 2023.
2. (2020). A late Pleistocene fossil from Northeastern China is the first record of the dire wolf (Carnivora: Canis dirus) in Eurasia. Semanticscholar.org. Erişim: 1 Ekim 2020.
3. (2017). Comparative digitization techniques of a dire wolf (Canis dirus) ulna fossil. Semanticscholar.org. Erişim: 4 Nisan 2017.
4. (1999). Quaternary records of the dire wolf, Canis dirus, in North and South America. Semanticscholar.org. Erişim: 1 Eylül 1999.
5. O’Keefe, F. R. (2014). Cranial morphometrics of the dire wolf, Canis dirus, at Rancho La Brea: Temporal variability and its links to nutrient stress and climate. Semanticscholar.org. Erişim: 10 Nisan 2014.
6. (2006). Craniofacial morphology and feeding behavior in Canis dirus, the extinct Pleistocene dire wolf. Semanticscholar.org. Erişim: 1 Temmuz 2006.
7. (2006). New body mass estimates for Canis dirus, the extinct Pleistocene dire wolf. Semanticscholar.org. Erişim: 1 Ocak 2006.
Merhabalar ben Selin Akdemir. Moleküler Biyoloji ve Genetik, Lisans 4. sınıf öğrencisiyim. Sentetik Biyoloji, Tıbbi Genetik, Viroloji ve Evrimsel Biyoloji alanları üzerine çalışıyorum. Alanım ve alanım harici kitaplar okumayı severim. Sanat, spor, müzik, felsefe alanlarına ilgim var. Bilim anlatıcılığı yapmaktan ve bilgiyi paylaşmaktan hoşlanırım. Günlük yaşantımızda bilimin her yere ulaştığı bu çağda aklın ve bilimin yöntemlerini kullanmayı bir prensip haline getirmiş durumdayım.