Ketojenik Diyet, Kanser İlaçlarının Etkinliğini Artırabilir

Farelerde yapılan bir çalışmada, ketojenik diyetin pankreas kanseri hücrelerinin translatomunu yeniden şekillendirerek, bu hücreleri hedefe yönelik tedaviye karşı daha savunmasız hale getirdiği bulundu.


Paige Nicklas

İlaç kutularında, belirli ilaçlarla birlikte tüketilmemesi gereken yiyecek veya içeceklerle ilgili uyarılar sıkça yer alır. Örneğin greyfurt suyu, bağırsaklarda statinlerin parçalanmasını engelleyerek ilacın vücutta daha uzun süre aktif kalmasına neden olur. Benzer şekilde alkolle ilaçların birlikte tüketilmesi, karaciğerin ilaç metabolizmasını değiştirerek ek veya şiddetli yan etkilere ve vücudun genel metabolik fonksiyonlarının aşırı zorlanmasıyla karaciğer hasarına yol açabilir.

Ancak tüm diyet-ilaç etkileşimleri olumsuz değildir. California Üniversitesi’nde kanser biyoloğu olan Davide Ruggero ve ekibi tarafından yakın zamanda yapılan bir çalışmada, ketojenik diyet olarak bilinen yüksek yağlı ve düşük karbonhidratlı bir diyet, farelerde pankreas kanseri hücrelerinin translatomunu (aktif olarak çevrilen moleküller topluluğu) yeniden şekillendirdi. Bu değişiklikler, tümör büyümesini baskılamada hedefe yönelik bir kanser terapisinin etkinliğini artırdı. Nature dergisinde yayımlanan bu bulgular, araştırmacıların kanser tedavisi için kişiselleştirilmiş ilaç-diyet kombinasyonlarını araştırmaları için bir temel oluşturuyor.

Ruggero konuyla ilgili olarak, “Şu anda aralıklı oruç, ketojenik diyet ve kalori kısıtlaması gibi çeşitli diyetlerin diyabet gibi metabolik hastalıklar için giderek daha fazla kullanıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu diyetlerin kanser hastaları üzerinde de etkili olabileceğine yönelik büyük bir ilgi var,” diyor.

Ketojenik Diyetin Mekanizması

Ruggero daha önce yaptığı çalışmalarda, aralıklı oruca maruz bırakılan veya ketojenik diyetle beslenen farelerde “ökaryotik translasyon başlatma faktörü” (eIF4E) adı verilen bir proteinin fosforilasyonunda artış olduğunu bulmuştu. Bu durum, karaciğerin lipitleri metabolize etmesine yardımcı oluyordu. Ruggero ve ekibi yeni çalışmalarında, bu faydalı etkinin altında yatan metabolik mekanizmaları anlamak ve ketogenez yolunun kanser tedavisini nasıl destekleyebileceğini keşfetmek istedi.

Ekip ilk olarak, yüksek yağ tüketimi ile eIF4E arasındaki ilişkiyi bunların karaciğerdeki aktivitesini ölçerek inceledi. Deneyler, ketojenik bir diyetin karaciğerdeki yağ asitlerini artırdığını ve eIF4E’nin fosforilasyonuyla başlayan bir yolu aktive ederek ketogenezi başlattığını gösterdi.   eIF4E’nin artan fosforilasyonu, karaciğer hücrelerinde translasyonel kontrolü değiştirerek yağ metabolizmasıyla ilgili genlerin ekspresyonunu artırdı. Bu durum, hücrelerin enerji kaynağı olarak tipik glikoz yerine yağ yakmasına neden olan bir metabolik değişimi tetikledi. Bu değişimle birlikte hayvanların kanında keton cisimleri oluştu ve bu durum, ketojenik diyetin tipik bir göstergesi olarak kabul edildi.

Ketojenik Diyetin Pankreas Kanserine Etkisi

En ölümcül kanser türlerinden biri olan pankreas kanserinin, tipik glikoza alternatif olarak keton cisimlerini enerji kaynağı olarak kullanabildiği zaten biliniyordu. Buradan yola çıkan Ruggero ve ekibi hayvanların diyetini değiştirerek pankreas kanseri hücrelerini enerji için eIF4E’nin başlattığı bu yeni yola bağımlı hale getirip getiremeyeceklerini merak etti.

Ruggero’nun ekibi, fosforile edilmiş eIF4E’yi inhibe eden bir ilaç olan tomivosertib’in ketojenik diyetle birlikte etkilerini test etmek için bir fare pankreas kanseri modeli kullandı. Tek besin kaynakları farmakolojik olarak kesilen kanser hücreleri aç kaldı ve tümör büyümesi engellendi. Ancak bu bileşik, normal bir diyetle beslenen farelerde hiçbir etki göstermedi.

“Bu inanılmaz bir sonuçtu,” diyor Ruggero. “Kanser, evrenden ya da Mars’tan gelen hücrelerden oluşmaz. Aslında, vücudumuzda başka nedenlerle zaten var olan süreçleri ele geçirir.”

Diyet-İlaç Etkileşimlerinin Geleceği

McGill Üniversitesi’nde onkolog ve araştırmacı olan ve çalışmaya katılmayan Michael Pollak, “Şu anda moda kelime ‘diyet-ilaç etkileşimleri’” diyor. “Eğer kanseri tedavi eden bir diyetimiz olsaydı, hiç şüpheniz olmasın, bu benim ilk tercihim olurdu,” diyen Pollak, bilimsel kanıtların ne yazık ki bunu göstermediğini belirtiyor: “Diyet değişiklikleri kendi başlarına bir fark yaratacak kadar etkili olmayabilir ama  tümörleri belirli ilaçlara karşı hassaslaştırabilirler.”

Farelerle yapılan preklinik kanser çalışmaları, ketojenik diyetlerin umut vaat ettiğini gösterse de, bu alandaki insan denemeleri henüz net bir sonuca varmadı. Bunun nedeni, deneme yöntemlerinin büyük ölçüde değişiklik göstermesi ve farklı kanser türleri için en iyi yiyecek kombinasyonlarının henüz belirlenememiş olmasıdır. Bu belirsizlik, bu alandaki daha güçlü sonuçların elde edilmesini zorlaştırmaktadır.

Kişiselleştirilmiş Tedavilerde Yeni Bir Perspektif

Ruggero ve ekibi ise bir sonraki adım olarak, farklı kanser türlerinin neden bazı diyetlere ve terapilere daha duyarlı ya da daha az duyarlı olduğunu araştırmayı planlıyor. Bu çalışma, etkili kişiselleştirilmiş tedavilerin geliştirilmesine katkı sağlayabilir.

Ruggero bu konuda şunları söylüyor: “Kişiselleştirilmiş tıbbı her zaman yalnızca farmakoloji açısından düşünürüz. Buradaki ilginç kısım, kişiselleştirilmiş tıbbı ne yemek istediğiniz ve ne yiyebileceğiniz açısından düşünme fikridir. Bu, hastanın kendi kendine, ilacın daha etkili çalışmasını sağlayacak bir tedavi indüklemesine olanak tanır. Gıdaya dayalı kişiselleştirilmiş tıp hakkında düşünmek çok havalı bir fikir.”


Kaynak: Bu metin, www.the-scientist.com adresindeki A Keto Diet Could Enhance Cancer Drug Effectiveness başlıklı yazıdan çevrilmiştir. Ara başlıklar bize aittir.

Görsel:Pexels / Ella Olsson


 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir